24 Aralık 2009 Perşembe

Türkiye'de her alanda iyi şeyler olabilir ama...

...rüşvet, çevreye duyarsızlık ya da "kötü alışkanlıklarımız" hiç düzelmeyecek. Bunu daha iyi anlamak için aşağıda ki metni okuyun :

“Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?” sorusuna Guiliani’nin cevabı şöyle: “Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede oradan geçen herkes bir taş atıp binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”

Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

“Kırık Cam Teorisi” ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969‘da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmiş. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi ‘sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dâhil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. “Demek ki” diyordu Zimbardo, “İlk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.”

5 Aralık 2009 Cumartesi

2009 nasıl geçti, 2010 beklentileriniz nelerdir ?

Bu soruya cevabım şöyle oldu : Bugünlerde yayına geçecek olan, dünyanın önde gelen kuruluş ve markaları ile tüketiciyi aynı platformda bir araya getiren rezervasyon ağı www.rezervasyon.com.tr ve aynı alanda Almanya piyasasına hitap eden fuxxo.net projelerimiz için 2009 geleceği ön görebildiğimiz bir yatırım yılıydı.Markalarımız ve Türkiye için beklentilerimizi yıllara bağlamadan değerlendirmek gerekirse, piyasa biziz. Krizi oluşturan, yaşayan, katlanan ve aşacak olan da biziz. Aynı projeyi 2 farklı dünyada gerçekleştirdiğimiz için neden bahsettiğimizi çok iyi biliyor ve analiz edebiliyoruz.İnsanlarımızın iş ahlakı, ciddiyeti, almadıklarının aldıklarından daha çok olan sorumlulukları, cevap vermedikleri e-mailleri ve benzer bir çok yaklaşım piyasaları oluşturan, yönlendiren, en azından etkileyen faktörlerdir. İş dünyamızda kendimize çeki düzen verirsek, yaşanacak krizleri en az şekilde hissederek, daha çabuk atlatacağımıza inanıyoruz. Türkiye, ekonomik alanda dokunulmamış bir çok potansiyele sahip ve bu nedenle plansız şekilde yükselen ve de yükselmesi önlenemeyecek olan bir ülke. Bir de düşünün ki, bunu planlı bir şekilde yapsak… O zaman “Kriz mi ? Hangi kriz?” diyeceğimiz kesindir. Mehter takımı, gidişatımız için örnek olamaz.